Gilgamesh, ölümsüzlük yerine gençliği duyunca biraz bozulmakla beraber, yine de çok sevindi. Yeniden genç olacak, hiç olmazsa ömrü uzayacaktı. Bu da çok iyiydi. Bir an önce otu bulabilmek için, hemen tekneye atladı ve Ursanabi’ye “Vakit kaybetmeden gidelim." dedi. Uzun bir yolculuktan sonra, dikenin olduğu yere geldiler. Gilgamesh ayağına bir taş bağladı ve suya daldı. Dikenin yerini buldu, fakat onu koparmak hiç kolay degildi. Nereden tutsa dikenler ellerine batıyordu. Canının son derece acımasına rağmen, dikeni kökünden kopardı ve ayağına bağladığı taşı atarak su yüzüne çıktı. Sevinçten uçuyordu sanki. Gençliğe kavuşacak, eski gücünü bulacak ve çabuk ölmeyecekti. Sonra, birdenbire yüzündeki sevinç sönüverdi. “Ben gençleşeceğim, ama etrafımda olanlar, arkadaşlarım yaşlı kalacaklar. O zaman ben gençleşmisim ne önemi var!” diye düşündü. Sonra “Bu otu beraberimde olanlarla paylaşırsam, onlar da benimle birlikte gençleşir. Böylece hep birlikte yaşarız.” diye karar verdi ve otu sarıp sarmalayıp koltuğunun altına aldı. Bir süre yol aldıktan sonra, hava çok sıcak olmustu. Gilgamesh, serinlemek istedi. Elindeki diken çıkınını kıyıya bırakıp soğuk ve berrak suya kendini attı. Büyük bir keyif aldı ve serinledi.
Bu sırada, birden suyun kenarından bir yılan süzülerek geldi ve otu ağzına alıverdi. Ne yapacağını şaşıran Gilgamesh bağırıyor, ağlıyor, çığlıklar atıyordu; fakat olan olmus, yılan otu yemiş ve kabuğunu değistirerek, pırıl pırıl parlamaya başlamıştı. Bunun için mi bunca sıkıntılar çekmiş, yollar yürümüş, ölüm kalım uğraşıları vermişti. Yazık değil miydi ona? Kıyıya oturmuş, bir taraftan aglıyor, bir taraftan söyleniyordu. Gözlerinden sel gibi yaşlar akarken “Söyle Ursanabi ben yılanın gençleşmesi için mi bu kadar sıkıntı çektim? Ellerim onun için mi dikenlerden kana bulandi? Kanımı onun için mi akıttım? Görüyorsun, bu kadar sıkıntıya karşı hiçbir şey kazanamadım. Neşe, sevinç yerine yalnız üzüldüm ve gözyaşı döktüm; buna karşılık Tanrıların koyduğu kuralların değişmediğini öğrenmiş oldum. Niçin böyle kurallar koymuşlar, onu da aklım almıyor." diye dert yandı.